Çanakkale’de saygı sürüşü
Bazı yollar vardır ki sadece gitmek için değil, hissetmek için pedallanır. Bu hissetme duygusu o kadar ağır basar ki uzaklar yakın olur. Çanakkale, işte böyle bir yolun, daha doğrusu bir hafızanın coğrafyasıdır. Bu yıl 14.’sü düzenlenen ‘Çanakkale Bisiklet Turu – Şehitlere Saygı Sürüşü’ne katılmak, sadece bir spor etkinliğine dahil olmak değil; tarihle toprakla ve geçmişle sessiz bir yolculuğa çıkmak demekti.
Sabahın serin saatlerinde kordona geldik açıkçası şehre geldiğimizden itibaren rüzgar peşimizi bırakmamıştı ama bize özel bir şey değilmiş, bu şehir hep rüzgarlıymış. Kordonda feribota binip karşıya Eceabat ilçesine geçiş yaptık. Alışkın olmadığımız için bu 10-15 dakikalık yolculuk inanılmaz keyifli geçti. Martılar eşliğinde muhteşem boğaz manzarasının tadını çıkarttık. Solda Kilitbahir Kalesi sağ tarafta Dur Yolcu Anıtı; aynı zamanda burası sadece iki kıyı arasındaki bir geçiş değil; geçmişten bugüne uzanan bir köprünün de sembolüydü. İskeleden hemen yürüme mesafesinde olan Kilitbahir Kalesi’ne geçiş yaptık. Burada bizi Çanakkale Bisiklet Platformu (ÇABİP) üyeleri karşıladı. Bu etkinliği planlayan ve bu sene 14.’süne imzasını atan ‘rüzgarın demir atlıları’ bir bisiklet grubundan çok daha fazlasıydılar, gönüllülük esasına dayanan kocaman bir aile ile tanıştık. Her feribot seferinde bisikletliler alana akın etmeye başladı. Ortalık rengarenk formalarla flamalarla gökkuşağı rengine büründü. ÇABİP’in güler yüzlü ve samimi karşılamasıyla başlayan gün, saygı duruşu ve İstiklal Marşı ile anlamını derinleştirdi. 25 şehirden 7’den 70’e yaklaşık bin bisikletli, Antalya’yı temsilen şehrin en prestijli bisiklet grubu Akdeniz Yol Bisikleti grubundan da biz 8 kişi sürüşte yerimizi aldık. Aynı anda pedallara basarak yola koyulduğumuzda, yalnızca bedenlerimiz değil, yüreklerimiz de harekete geçti. Bu öyle bir sürüştü ki rüzgar kulaklarımıza sadece doğanın ve bisikletlerin sesini değil, tarihin fısıltısını da taşıyordu. Hayatımda ilk defa bu kadar kalabalık bir grupla sürüş yapıyordum ve bu birkaç kilometrelik bir sürüş değildi. Tahmini gidiş dönüş 50 kilometrelik bir sürüş gerçekleştirecektik. Bu heyecan hiçbir heyecana benzemiyordu. Arkama baktığımda kuyruğun ucu bucağı görünmüyordu. ÇABİP her yerdeydi; böylesi kalabalık bir gruba sürüş yaptırmak hele ki bu kadar uzun bir mesafede, başta çılgınca geldi ama yol önümüzde akıp gitti.
İlk durak Şahindere Şehitliği idi. Kısa bir mola… Ama insan bu topraklarda ne kadar durursa dursun, içindeki sızı hep biraz daha artıyor. Şehitler Abidesi’ne doğru devam eden yol, bir yandan çamların serinliğiyle ferahlık verirken, bir yandan da toprağın altında yatan binlerce hikâyeyi düşündürüyordu.
Sonunda Abide’ye vardık. Orada yemek molası verildi, ziyaretler yapıldı. Ama en çok da sessizliğe kulak verildi. Herkesin içinde kendi çapında bir konuşma, bir dua, bir teşekkür vardı. Toplu fotoğraf çekimiyle yüzlerdeki gurur ölümsüzleşti.
Toplamda 50 kilometrelik bu sürüşün sonunda yorgunluk değil, minnettarlık vardı. Bu anlamlı yolculukta sadece pedal çevirmedik, geçmişe saygının, bir arada olmanın ve unutmamanın izini sürdük. Ve bazı yollar var ki sadece varış noktasına değil, kalbin tam ortasına gidiyor. Teşekkürler ÇABİP…